https://figenbegen.com/en 959 0 0

SANATÇININ İLHAM KAYNAKLARI III

İçinizdeki gücü hissedin, onu yeniden keşfedin ve ortaya çıktığında da, bırakın herkes de sizi keşfetsin. Ne yetenekleriniz var, gizli kalmış ne cevherleriniz var; hep birlikte tadını çıkarın. Rahat bir nefes alın. En büyük ilham kaynağınızı kullanın. Önce siz, sizi keşfedin; sıkılmadan, bıkmadan, gerçekçi olarak, hiç kimseden, hatta kendinizden bile utanmadan, çekinmeden. Çoğumuz; sesimize güvenmediğimizden şarkı söylemeye, yeteneğimiz olmadığına inandığımızdan dans etmeye, ilk kez denediğimiz keki birilerine sunmaya, ” kim gönüllü” dendiğinde ortaya çıkmaya cesaret edemeyiz. Neden? Belli bir sebebi yok, sadece başkalarının baskıları var.Aşık oldunuz; söyleyin, kızdınız; bağırın, kırıldınız; belli edin, sevindiniz; coşun, üzüldünüz; bağıra bağıra ağlayın. Kimse sizi, siz kadar yargılayamaz, korkmayın. Cesur olun, rahat olun. Yaşadığınız, yaşattığınız herşeyde cesur olun. Bu sizin hayatınız. İkinci bir şansımız yok bunları gerçekleştirmek için. Ben ve benim öğrencilerim çok şanslı, her ne kadar hislerini belli edemiyorlarsa da, onlar resim yapıyorlar. İçlerini oraya döküyorlar. Şimdilik başkalarının fikirlerine saygı duyarak yapsalar da bunu!!! Zaman gelecek onlar kendileri olacaklar. Kendilerini herşeyden, herkesten çok sevmeye, saymaya, en çok kendileri için yaşamaya başladıklarında. Hepsi, birer birer gerçek sanatçı olacaklar. Kanatlarıyla özgürce uçmaya başladıklarında gerçekleşecek bu. Taa ki, ilhamı kendilerinden almaya başladıklarında… Şimdi öğrenme aşamasındayken kolay değil, ustaları öğrenip, benden el alarak ayaklarının üzerinde durmaya ancak başladılar. Kısa zaman sonra konu sıkıntısı da çekmeyecekler, ilham içlerinde, onu bulup keşfedecekler. O zaman hep birlikte daha da büyüyüp kocaman bir gurup olacağız. Onlara gerekli motivasyonu verip, bunu başarmalarını sağlayabileceğime inancım sonsuz.Çok çalışarak, araştırarak, deneyerek öyle bir noktaya gelinir ki; artık konu sıkıntısı kalmaz, tuvale baktığımızda, onun ne kadar dolu olduğunu görüp, gördüklerimizin her birini  resmetmek için zaman bile bulamayız. Çünkü: ” Sanatçı” ; her an, her yerde, herşeye hazır olmalıdır. Ne gibi; bir gün biri size bir kalem uzatıp ” hadi bakalım, çiz benim portremi” diyebilir, ya da ” siz şunun resmini yapabilir misiniz?” diye talepte bulunabilir. Hele bu ülkede…Sanatçısınız ya, hangi konuyu işliyorsunuz, ne yapmakta ustalaştınız önemli değil. Siz her an her türlü çizime cevap verecek yetenekte olmalısınız.Elinizi, gözünüzü hep antrenmanda tutmalı, yetinizi sıcak saklamalısınız, tıpkı sporcunun mücadeleye hep hazır olduğu gibi. Gözünüzle, gönlünüzle, bedeninizle emek veriyorsunuz, yoruluyor, mücadeleyi kazanmak için çaba sarfediyorsunuz. Sonuç ta mükemmel oldu mu, o zaman siz yaratabiliyorsunuz demek. İşe şöyle başlayın: Bir portre fotoğrafı alın elinize, bu yakınınız, tenini, karakterini, huyunu, bedenini tanıdığınız biri olsun. İlk adımda, zorlukların farkında olduğumdan, canlı model çalışın demiyorum. Bu portreyi önce 10-15 dakika inceleyin. Çünkü o anda, onu çeken kişinin gözü olacaksınız. Size, ya da çevresine nasıl bakıyor, ruh hali nasıl, kaç yaşında, ama kaç gösteriyor, size nasıl bir duygu veriyor, yoksa o birşeyin farkında değil de, sadece görev olarak mı bu pozu vermiş.Başlayın renklerinizi hazırlamaya, sonra da gelsin ilk büyük lekeler. Sonra diğerleri, ışık, gölge ve karakteristik çizgileri. Birkaç aşamadan sonra oldukça benzediğini göreceksiniz aslına. Olmuyorsa deneyin, tekrar deneyin, olacak, mutlaka olacak. Peki; elinize sağlık, ta; ne anlamı var küçük bir fotoğrafı büyütmek yerine saatlerinizi verip onu büyük boyamanın? Bunu bir düşünün. O zaman; siz sanatçının işi bambaşka: Siz; o fotoğrafı alıp, inceleyip, onun çekildiği yıllara geri gitmeli, onun gibi olmalı, ona bir daha, bir daha, daha da derinden bakmalı ve bir müddet gözlerinizi dinlendirip ne yapmanız gerektiğini buluncaya dek tuvale dokunmamalısınız. Fotoğrafı hep gözünüzün önünde tutmalı, her an her yerde sizinle olmasını sağlamalısınız. Sonra bir anda, kendiliğinden, içinizden bir ses, size neyi resmetmeniz gerektiğini söyleyecektir. Duyguyu, acıyı, sevinci, yılları, daha geçememiş olan yılları, eski günlerin kokusunu, duygusunu, özlemi, sevgiyi…İşte siz bunu resmettiğiniz zaman sanatçı olacaksınız. Somut olanda değil, soyut olanda arayacaksınız sanatı. Sizin dışınızdaki ne düşünürse düşünsün. O isterse o fotoğrafın aslını saklayabilir, ama sorun bakalım fotoğraf kendine kaç kez baktırabilir. Çünkü ” o” sadece gerektiğinde kullanılabilir. Tablo dediğiniz dönüp dönüp kendisine baktırır, bir daha, bir daha baktırır, sizi gülümsetir. Sizinle hatta sizden daha çok yaşar , daha nice nesilleri de mutlu edip gülümsetir. Bu defa sizin de anılarınızı, duygularınızı, yeteneğinizi kendisine katarak.

PREVIOUSNEXT
0 Comments
+ LEAVE A REPLY

CLOSE