https://figenbegen.com/en 959 0 0

DOMBURG ' TAN SEVGİLERLE

Neredeyse sanatın beşiği diyebileceğim bir başka yerdeyim bu hafta. Size, Güney Hollanda’nın Zeeland bölgesinden Domburg’tan yazma mutluluğuna eriştim nihayet.  Buradan; ” Schilders Week” kapsamında davetli olarak geldiğim, bir hafta boyunca çizim yapacağım dünyanın sayılı cennetlerinden birinden yazmak ayrıca bir keyif benim için. Dünyanın dört bir ülkesinden gelen, her biri kendi çapında uzman olan, profesyonel sanatçılarla dolu Domburg. ” Walcheren Işığı” diye bir organizasyondan tarafından sanatımı tanıtmak ve onların ” Işığını” resmetmek için aldım bu daveti. Işık gerçekten görülmeye değer. İnanılır gibi değil, akşam saat 22:00 de gün batıyor ancak. Renkler gerçekten inanılmaz, binbir türlü pembe, kırmızı, turuncu, mor, gri uçuşuyor etrafınızda ” boya beni” dercesine. Nereye bakacağınızı, neyi resmede ceğinizi şaşırıyorsunuz, herşey, her yer o kadar cazip ki.. Çizebildiğiniz kadar çizin, boyabildiğiniz kadar boyayın. Renkler öyle bir coşkulu ki burada..Ne kirleten var, ne de görüntü kirliliğine sebep olan birileri…Herkes kendisiyle, çevresiyle öyle bir barışık ki; sizi ağırlamak için adeta yarışıyorlar. Biraz da Walcheren Işığı’ndan bahsetmek istiyorum. Sabahın 6 sında başlayıp akşam 10’a kadar süren aydınlık, yıllar boyu sanatçılara hizmet etmiş, onları resim yapmaya motive etmiş, çevredeki herşey buna uyum sağlarcasına süslenmiş, temizlenmiş, bizleri bekler olmuş. 19. Yüzyılın sonlarına doğru Amsterdam’lı Dr. Johan Georg Mezger tarafından Domburg’un Işığı dünyaya duyurulmaya başlamış. Domburg’u dünyanın sayılı sağlık merkezlerinden biri haline getirmeye karar veren, Dr. Mezger, Badpaviljonen adıyla açtığı sağlık merkezinde, Avrupa’nın kalburüstü ailelerine hizmet vermeye başlamış. Daha sonra da saygın sanatçılar akın etmeye başlamış Domburg’a aynı sebeple. Piet Mondrian ve Jan Toorop en önemli sanatçılardır buraya gelip resim yapan. Büyük Amerikalı sanatçı Whistler da Hollanda’da  kaldığı sürece, Domburg’ta sanat çalışmaları yapmıştır. 17 Ağustos 1900 yılından itibaren Whistler biyografisinde özellikle Domburg’tan bahsedilmesini istemiştir. Bu küçük kasabanın sakin, insana huzur veren havasını dünyanın dört bir tarafındaki sanatçılar tarafından solunmasını , keşfedilmesini dilemiştir. İşte o gün bu gündür biz sanatçılar burada ağırlanıp, Walcheren Işığını hep birlikte keşfetmeye teşvik edilmekteyiz. Ne mutlu bizlere. Ne mutlu konusunda bu kadar yetkin olup davet alan sanatçılara. Ne mutlu bana. Burası öyle bir yer ki; insanı zorla ressam yapacak cinsten; bir taraftan kuşlar öter, daha önce hiç duymadığım bir melodiyle, bir taraftan rüzgarın sesi taa, uzaklardan. Gel de boyama, öyle renkler, öyle keşfedilesi kokular var ki,  öyle insanlar poz veriyor ki size, ressam olmayanın bile canı çeker burada olmayı ve resim yapmayı. Çevreye özgün kum otları, rüzgarın etkisiyle bir sağa, bir sola savrulurken, başlarını eğerken sanatçıların önünde yarışırcasına, sessizliğin sesi huzur doldururken içinize, gelin de ressam olmayın. Nereye bakacağınızı, neyin resmini yapacağınıza bir türlü karar veremiyorsunuz. Herşey sanki bir natürmort edasıyla hazırlanmış huzurlarınıza. İnsanlar da sizi evlerinde ağırlamak için girmişler kuyruğa. Sanatçılar evlerde konuk ediliyorlar, yemek ve atölye ortamları sunuluyor, onlara sadece resim yapmak düşüyor. E; sanatçı dediğin, daha önce de bahsettiğim gibi her an her yerde hazır olmalı. İster peyzaj olsun ister natürmort, ister portre, kendisinden beklenen. Bana gelince; bilmiyorum neler yaratacağım bu gidişle.
Sanatımıza ışık tutan bu şehirde, bu kadar kalbur üstü sanatçıyla sanat tartışırken, kendimle bir kez daha gurur duydum. İyi ki kendimi bu kadar iyi yetiştirip, hak etmişim buralardan davet almayı, şahsımın farkında olmayan, ülkemi buralarda temsil etmeyi.Şimdi bu havayı bozmadan buralardan bahsetmek istiyorum biraz daha. Sabah güzel bir bisiklet turuyla başladı günümüz. Çizebileceğimiz yerler tek tek serildi gözlerimizin önüne, ormanlar, nehir deltaları, sazlıklar, inanılır gibi değillerdi. Yarın da amatör ressamlar davet edilmişler; yarışmaya ve  kazanan ilk 3 kişi, bizimle birlikte tamamlayacaklar sanat haftasını, her birimiz tekniklerimizi öğreteceğiz onlara. Ne kadar güzel, ne kadar yararlı bir düşünce bu. Düşünsenize boya firmaları sponsor oluyor size ve amatörlere, sadece sanatçı olsunlar diye ve sizden yararlanmalarını sağlıyorlar genç yeteneklerin, sonra da onları yetiştiriyorlar ülkelerini temsil etsinler diye, dünyanın dört bir köşesinde. Umarım bu aşamaya bizler de geliriz bir gün.Ben kendi adıma geldim bile sanırım. Bu hafta bitince atölye gurubumu da karşılayacağım buralarda ve onlara da resim yaptıracağım bu güzel ortamda benim gibi. Gördüğüm her güzelliği onlarla paylaşınca huzur buluyorum ben. Hele bir de başardılar mı o güzelim renk çümbüşünü yaratmayı değmeyin keyfimize. Ben buraları, onlar da beni hak ediyorlar.

PREVIOUSNEXT
0 Comments
+ LEAVE A REPLY

CLOSE