https://figenbegen.com/en 959 0 0

RESSAMLAR HAFTASI

Merhaba Bizim İzmir’deki sevgili dostlar… Sizlere, yine Hollanda’dan yazıyorum. Domburg’taki ” Ressamlar Haftası” henüz bu sabah bitti ve çoğu sanatçı dostum evlerine dönmek üzere yola çıktılar. Ben ise iki gün boyunca kızımın evinde biraz dinlenip, Salı günü başlayacak olan, atölyemizin Hollanda Gezi’si için gerekli hazırlıkları tamamlayacağım. Gezimiz; bu yıl ” Hollanda Ekolü’nü işlediğimizden ve ekole ait örnek eserler ürettiğimizden dolayı, önce 4 gün boyunca Hollanda’nın ünlü şehirlerinde, bu özgün eserlere ev sahipliği yapan, müzeleri gezmekle başlayacak. Sonrasında Domburg’a geçip, benim irdelediğim, hayran kaldığım, Walcheren Işığı’nı yakalayacak ve med-ceziri çizeceğiz. Tabi iş bu kadarla kalmayacak; değirmenler, duinler, kanallar, tipik yöresel kıyafetli insanlar ve atlar bizi bekliyor. Bir kez daha içime sindireceğim onları. Herkese tavsiye ederim, görülesi, çizilesi bu yerleri. Zamana karşı yarışıyorsunuz, renleriniz palette gezinirken daha, bir bakıyorsunuz deniz çekilmeye başlamış bile. Akşam olmak bilmiyor, olunca da renkler değişe değişe sizi şaşkına çeviriyor. Bir yanda kum otları, rüzgarın etkisiyle sağa sola savruluyor, diğer yanda deniz bir kabarıyor, bir geri çekiliyor, diğer yanda güneş evlerin çatılarını bordoya boyuyor, yeşil bir başka, mavi bir başka, mor bir başka bu ülkede. İnsanlarsa; bambaşka. Temiz, ilgili, sanatsever, hep güler yüzlü. Bizlere özel, bir galeri hazırlanmış, her akşamüzeri çizim bittiğinde, dünyanın dört bir yerinden gelen sanatçı arkadaşlarla orada buluşup, günün muhasebesini yapıyor, tekniklerimizi tartışıyor, daha önceden bu haftaya katılanlar, biz yeni gelenlere deneyimlerini aktarıyorlar. Sonrasında da yöresel yiyecekler ve içeceklerle gecemizi tamamlıyoruz. Tüm malzemelerimiz, sponsor firmalar tarafından hazırlanmış, bize sadece sanatımızı sunmak kalmış. Ortam da bu kadar etkileyici olunca insanın hiç uyumadan resim yapası geliyor. Basın deseniz hep yanınızda; ” aman benim resmimi çekse, benden bahsetse” diye bir endişeniz olmuyor. Onların zaten görevi bu. Her an sizi izlemek, nasıl çalıştığınızı belgelemek. Öyle internetten araştırıp, daha önce yapılanlara bakılarak az biraz benzerlerini üretmek diye bir tehlike de ortadan kalkmış. İlk vardığımız gün bizlere geçmiş yılların katalogları verildi, ama bence amaç; örnek almamız değil, benzerlerini üretmememizdi. Sanatçı olmak çok zor değil bu kadar estetiğin karşısında. Herşey o kadar yardımcı ki. Alın ruhunuzu elinize, geçin tuvalinizin karşısına, bakın paletinize ne renkler sunuyor size, başlayın bir bir eklemeye güzellikleri bir biri ardına. Ölümsüzleştirin içinizdekini, gözünüzün öngördüğünce. En güzeli de, dini günlerinden olan ” Assemption Day’i, Paris’in Montmarte’ı olarak değerlendirmeleriydi. Bizler, şahsımıza hazırlanan şemsiyelerin altında şövalelerimizde tuvallerimiz, arzu eden şehirlilerin portrelerini yaptık. Çoluk, çocuk, genç yaşlı, herkes sırasının gelmesini beklerken, bir yandan da uluslararası sanatçılar tarafından portrelerinin nasıl olacağı heyecanını heyecanını taşıyorlardı. Ben iki kardeşin ve yörenin en yaşlılarından, bir hanımefendinin portrelerini yaptım yağlıboyayla. Sonra da onlar, bizleri davet eden kuruluşa yaptılar bağışlarını, gelecek yılın sanatçılarını ağırlamakta kullanılmak üzere. Merak ediyorum, dünyada var mı böyle sanata hizmet? İlk aklıma gelen sizlerin de içinden geçiyordur şu anda eminim. Bizim ülkemizde ışık mı yok, malzeme mi yok, çizmeye değecek bölge mi yok? Ne eksik? DEĞER yok. Herşeye, herkese, yapılan işe, güzelim yeşile, mis gibi havaya, dürüst sanatçıya, doğru olana DEĞER VERMEK yok. Malzemelerimiz; sağolsun Ege Kırtasiye’nin, Reha Tortoç’un sayesinde güç bela geliyor Türkiye’ye. Hadi onu hallettiniz, iş bitmiyor ki, 4-5 yıl önce Marmaris’in Turunç beldesinde, resim yapabileceğimiz harika bir yer duymuştum. Hemen gidip otel sahibiyle tanıştım, kendisinden bilgi aldım, çizim yapabileceğimiz yerleri buldum… Sonuç hüsran. Bir fiyatlar çıkardılar karşımıza, herşeyin sponsorlarla desteklendiği çizim haftaları nerde, bizim önümüze sunulan fiyat listeleri nerde. Sanatçıları ülkelerinden koparıp buralara getirip te nasıl altından kalkacaktım onca yükün. Araba kiralamam gerek, beldeler özel araçsız ulaşılacak gibi değil, tren, bisiklet yokki adamın ülkesindeki gibi. Havaalanı transferinden tutun, Marmaris’e kadar sanatçılarla bizzat benim ilgilenip, kalacak yerlerine yerleştirmem, her gün çizim yapılacak yere taşımam gerekti. Üstelik herşeyi kendileri karşılayıp, bir de özgün birşeylere ellerini uzattılar mı, cepleri yanmasın diye mücadele etmem gerekecekti. Sonuç işte o yüzden hüsran oldu. Araba kiralamak, malzemeleri yükleyip her gün taşımak, ıslak yağlıboya kokan resimleri otele kabul ettirmekten tutun aklınıza gelebilecek herşey problem olunca omuzlarım çöktü bu işten vaz geçtim. Buralara; davet alabildiğimce gelip, sunulanları; elimden gelenin en iyisiyle onlara iade etmeye, sanatımı , ruhumu buralarda doyurmaya, paylaşımlarımı yine kendi öğrencilerimle yapmaya, bilgimi, görgümü onlara aktarmaya karar verdim. Evet, bu kez ben de kolayı seçtim. Aslında kolayı değil, iyiyi, güzeli seçtim. Çünkü bunu hak ettiğime inanıyorum.Belki birgün, devlet, bu işlere zaman ayırırsa ancak o zaman ben de elimden gelen yardımı yapar, bizde kalan güzellikleri o zaman ölümsüzleştiririm.

PREVIOUSNEXT
0 Comments
+ LEAVE A REPLY

CLOSE