https://figenbegen.com/en 959 0 0

DOMBURG 'TA MED-CEZİR

Amsterdam’ın tadı halâ damağımızda, müzelerdeki eserlerin görüntüleri gözlerimizin önünde capcanlıyken, zaman gelip çattı, 27 Mayıs öğle üzeri Zeeland- Domburg’a doğru yola çıktık. Tren yolculuğunun da keyfi bir başka Avrupa’da; sessiz, tertemiz, anons sinyallerinin bile melodili olduğu bu ülkelerde, artık bizler de ayrıcalıklı, deneyimli ve de sanat donanımlı kişiler olarak dolaşıp duruyoruz, yerlileri gibi. Ekibimiz dün akşam tamamlandı, müzeler fethedildi, şimdi sıra Domburg’ta Walcheren Işığı’nı resmetmekte. Akşamüzeri Middleburg’a vardık, oradan da Domburg’a geçeceğiz. Her yer değirmenlerle dolu, inekler tok karınlılığın verdiği rehavetle otlara yayılmış, kendilerinden arta kalanları yiyen koyunları seyretmekteler. Üzerlerinden geçtiğimiz kanallar da cabası. Turizm gezisi gibi yazı yazıyorum gibi gelmesin sakın, öğrencilerime neyi önereyim, hergün nereyi çizelim diye bir endişem yok bu ülkede, onu anlatmaya çalışıyorum. Sağa, sola dönün panorama, tablo gibi adeta her yer. Renkler canlı, ışık mükemmel, insanlar, hayvanlar bu tablonun elemanları. Tipik Hollanda evlerini ise, nasıl betimlemeli bilemiyorum. Şekerden yapılmışlar sanki, tatlı mı tatlı, temiz mi temiz, bir de o o alçacık geniş pencerelerden sarkan çiçekler estetiği kat be kat arttırıyor. Hava da öylesine taze, öylesine sarhoş edici ki; işimiz zor. Belki de kolay, çizimler başlayınca belli olacak; ama ben zaten güvenmesem bilgilerine, buraya kadar yormazdım öğrencilerimi. İlk gün, kasabanın girişindeki değirmene gittik, sisin içinde bir başka görünüyor, süzülen gelin edasıyla, ölümsüzleşmeyi bekliyor tuvallerde. Etrafımızdaki seyircilere aldırmadan, yıllardır sokaklarda resim yapan usta ressam edasıyla gayet güzel işler çıkardılar. İkinci gün, yine kasabanın etrafı sayılabilecek, atların eğitildiği çiftlikte çizdik desenlerimizi. Yine ortam şaşırttı hepimizi, at mı çizelim, eğiticilerini mi, etrafımızı kuşatan yeşili mi, ördekleri mi, kulübeyi mi? Hava kararıncaya kadar sürdü çalışmalar, nefis renkler harika eserler çıktı yine. Bugün sıra denize geldi, daha doğrusu, med-cezire. Sabah normal seviyesinde olan deniz öğle saatlerine doğru çekilmeye başlıyor, eğer eliniz çabuk değilse sizi kompozisyonunuzu değiştirmeye zorluyor. Renkler de değişiyor tabii, kum ıslanınca daha bir koyu taba oluyor, deniz kıyıya çarpan dalgaları yeşile boyanırken, ufka yaklaşan kısımları ultra marine, yosunlarla kaplı  seviye işaret tahtalarının, suyun ıslattığı yüzeyleri mora dönüyor. Deniz yükselince daha bir başka palet çıkıyor ortaya. İnsan deli olur bu renklerle. Zorla ressam olur. Dördüncü gün kasabanın manzarasını çizmek üzere, kıyıdaki yürüyüş yolunun bittiği tepeye çıktık. Sağınızda deniz, solunuzda köyün kızıl çatıları, karşınızda tarihî su kulesi, hepsi sıralarını bekliyor tuvallerde yer almak için. Artık iyice adapte olduk, problemsiz hemen doğru bir palet hazırlıyoruz. Amacımız da bu değil miydi, ressam olmak budur, önce birazcık destekle, sonra kendi ayaklarımızın üzerinde durarak resim yapmak. Son gün, artık denize bir de plajın üzerinden bakmak üzere, duinlerin, yeşilin, rengârenk giysili bebelerin tur attığı Badhotel’in sağındaki minik tepeye yerleştik. Alttaki restorandan gelen taze kızarmış patates kokuları iyice bizi baştan çıkarana dek sürdürdük çalışmayı. Biraz ara verip, gözümüzü dinlendirip, tekrar aynı yerde farklı açıları resmettik akşama dek. Çocukların oturtulduğu, anne ya da baba tarafından sapından çekilerek yürütülen, önümüzden geçen tahta arabalardan tutun, Hollanda’nın olmazsa olmazları, bisikletlere kadar her objenin gönlünü aldık. Bugün fazla çalışmayacağız, çünkü sertifika kokteylimiz var. Ben artık, profesyonel bir atölye sahibi olarak, bu yıl ilk kez kurslarıma katılan türk ve yabancı öğrencilerime sertifika hazırladım, emeklerinin karşılığı olan, bu belgeleri hatıra olarak saklasınlar, daha iyilerini hak etmek için motive olsunlar diye. Kurslar bitince bir de Middleburg’u görelim istedik. Sabah geldiğimiz, biraz etrafı gezip otele döneceğimiz bu şehirde bizi enfes bir müzik ziyafetinin olduğunu fark edince, şehir turumuz bitince biraz daha kalıp sanatın tadını farklı bir yönden çıkaralım istedik. Yürüyerek keşfettiğimiz her şehir, kasaba gibi Middleburg ta, büyüledi bir kez daha bizi. Şimdilik Hollanda gezimizi bu şehirle noktalamış olduk.  Bir garip hüzün sardı beni şimdiden, ekibim bu sabah Türkiye’ye dönecek ve çalışmalarına orada devam edecekler. Bense; yoluma Paris’te devam edeceğim. Sergilerim ve kurslarım için.

PREVIOUSNEXT
0 Comments
+ LEAVE A REPLY

CLOSE